Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?

 
    Gidersiniz, katılırsınız. Orduya katılırsınız. Evet, orduya. Eliniz silah tutar. Vatanı savunursunuz. Korkusuz, yiğit, aslan, vatansever gibi nitelemeler yüklenirsiniz. Aileler; analar, babalar, dedeler, nineler ve çocuklar sizi sever. Yoldan geçerken küçük çocuklar size bir selam çakar. Hatta arkanızdan bağırırlar; "Asker abi, asker abi!" diye, neşeyle. Elinizde silah vardır. Pırıl pırıl parlar metal. İnsanın gözünü alır. Değerli gibi görünür. Maddi olarak değerlidir de. Üç-dört erin silahı bir aileye ev aldırır herhalde. Çocuklar silahınıza hayran kalır. Bayram gelir, harçlık toplar, bakkala giderler. Tabii artık bakkallar pek nadir, büyük marketler var artık. Neyse harçlığına bir tüfek alır. Mermi de alır. Sokakta birbirlerini vururlar. Anneleri bağırır! "Yavaş, koşma. Düşeceksin!"


    "Bir delikanlı vardı. Adı Karamanlis'ti. Ya da onun gibi bir şeydi: Karawo? Karabaş? Karafol? Neyse lafı uzatmayalım, adı Karabişi'ydi. Her halükârda öyle pek sıradan olmayan, bir şeyler çağrıştıran, kolay kolay unutulmayacak bir adı vardı.
    Paris ekolünden bir Ermeni eseri miydi, bir Bulgar güreşçi mi, Makedon usulü çoban salata mı, her ne idiyse, bir Balkanlı, bir Yoğurtyiyici, bir Slavofil ya da bir Türk, oralardan biriydi.
    Ama o sıralar, on dört aydır, Vincennes'de bir levazım alayında er olarak askerliğini yapıyordu.
"

    Gidersiniz, katılırsınız. Orduya katılırsınız. Evet, orduya. Eliniz silah tutar. Vatanı savunursunuz. Adınız vardır. Karamanlis? Karawo? Karabaş? Karafol? Neyse lafı uzatmayalım, adınız Karabişi'dir. Orduya katılırsınız er olursunuz. Artık ben değil biz olursunuz. Bireysellik olmaz, hoş görülmez, silah arkadaşınızla, canınızı emanet ettiğiniz bir kişiyle ya da kişilerle, aynı marşta, aynı adımlarla yürürsünüz. Artık uygun adım yürüyüp, silahınızı temiz tutabiliyorsanız; savaşa gidip, adam da öldürebilirsiniz. Affedersiniz; adam değil, düşman. Çünkü adam öldürmek; yasalara aykırıdır, din hoş görmez. Ama düşman öyle midir? Tabii ki değil. Ne sandınız? Hıh, öldürün gitsin. Şuursuzca ateş edin. Fark etmez. Kim fark eder ki? Vicdan mı? O da ne?


    Georges Perec, Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?'nde militarizm karşıtı bir türkü yakıyor. Genç bir askerin, savaşın içine düşmemek için çavuşu Henri Pollak'tan yardım isteyen erin türküsünü. Perec elbette ki bunu kendi üslubuyla yapıyor. O dil oyunlarıyla, kırık, çarpık, karışık ama hoş anlatım biçimiyle. Mizahı da bunun içine harmanlıyor ve tadından yenmeyen, küçük, ufacık, nice harp akademisinin ödüllendirmekte bir an bile tereddüt etmeyeceği yazardan çıkma bir roman ortaya çıkıyor, Metis Yayınları'ndan.
    Meselimin sonuna gelirken diyorum ki; okuyun.

Yorumlar