Yaz Ortasında Ölüm

   "Bizleri çıldırmaktan koruyan nedir? Yaşama gücü müdür? Egoizm midir? İnsanın sinsilikten sıyrılmasını sağlayan yegâne güç müdür? Yoksa, insan oğluna bireysel mutluluklardan başkası verilmemiştir de yaşamla ilgili en sert cezalar bireysel yaşam gücünün dayanma sınırlarına göre mi verilmektedir? Her şey birer sınavdan mı ibarettir? Fakat yalnızca anlayıştaki kırılmalar bu bireysel mutsuzluk içerisinde sık sık anlamayı imkânsızlaştıran hayaller mi yaratmaktadır?" -Yaz Ortasında Ölüm
   Ve her köşe başında bir ölüm...
   Nice ölümler vardır. Ölümlerden ölüm seçebilirsiniz kendiniz için. Trajik de olabilir komik de. İnsan ölüme saplanıp kalabilir. Ya da şöyle diyelim; ölüm insana saplanıp kalmıştır. Ondan kaçış yoktur. Ne kendinizi kurtarabilirsiniz ne de başkalarını. Yaşam ve ölüm kesişen iki doğru. Yaşamı da, ölümü de algılamak çok zor değil aslında. Neticede iki düz çizgi. Varlar ve kesişiyorlar bir noktada.
   Ölümü kabullenmek, öleni kabullenmek zor olmuştur daima. Bunun için acı çekmek zorundasınız. Acı çekmeseniz bile bu acıyı çekiyormuş gibi görünmelisiniz. Belki gerçekten de çekersiniz acıları. Ama bu acılar sizi delirtmez. Belki de gerçekten bu acılar insana sınırlarına göre verilmektedir. Belki de insan bireysellikten uzaklaşamayacak ölçüdedir, bencilliği onu delirmekten korur. Ölümün getirdiği acılar ve oynadığınız rol bir süre sonra sizinle bir olur ve acınızın size verilmiş bir hak olduğu izlenimine kapılabilirsiniz. Neticede, yaz ortasında gelen bir ölüm sizi siz yapmaktan çıkarabilir.
   Mişima, Yaz Ortasında Ölüm'de ölümü yaşayan bir ailenin tablosunu çiziyor. Daha doğrusu ölümü yaşayanlara tanık olan bir aile. Çünkü insan yaşadığı sürece ölüme sadece tanık olur. Bu tanıklığın insan ruhu üzerindeki çarpıklıklarını aktarıyor size Mişima.

   "Sıradan kazaların yol açtığı nezaket, deprem sonrasında bir aileyi sarmalayan huzur herkesi körleştirir. Sıradan bir dostluk aşk gibi gelebilir, aşksa dostlukla karıştırılabilir. Herkesin, diğerlerinin gösteriş için taktığı maskeleri birer birer çıkartana kadar, şeytan maskenin omuzlarına ve dudaklarına kimsenin anlayamayacağı çizgiler bırakır..." -Haruko


   Haruko'da, bir Japon kadınınının, Haruko'nun öyküsünü anlatıyor. Yer yer ilginç gelecek duygular ve cinsellikle. Sirk'te ise bir sirk patronunu anlatıyor ve onun için çalışan iki gencin öyküsünü. Kanatlar'da, Bulmaca'da, Havai Fişekler'de ve diğer öykülerinde birbirinden farklı insan ve durum portreleri çiziyor Mişima. Ama genelde ölüm olgusunun etrafında şekilleniyor bu durum. Mişima'nın ölüm saplantısı, şiddetten aldığı  haz ve cinsel yönelim farklılığı ve onun getirdiği saklanma, normal görünene duyduğu özlem yazınında karakteristik roller oynayabiliyor.

"Benzer gülümsemeler, benzer mahcup bakışlar, benzer mutluluktan havalara uçmalar. Bunları gördükçe insanların ihtirasları arasında en sivri olanın, yani mutluluğun başkalarıyla aynı olma isteği olduğunu anlamaya başlamıştım." -Bulmaca

   Ancak Mişima en çok ölümü hissettiriyor size, on bir öyküde de. Yaz Ortasında Ölüm, Hüseyin Can Erkin'in Japonca aslından çevirisiyle, Can Yayınları'ndan. Meselimin sonuna gelirken diyorum ki; okuyun.

Yorumlar