Kabil

   "Aşağı yukarı üç gün önceydi, daha fazla değil, efendi, sırtında bir demet odun taşıyan yumurcağın babası ibrahim'e şöyle demişti, Bunca sevdiğin biricik oğlun ishak'ı yanına al, moriya diyarına git ve orada, sana belirteceğim dağlarda, onu kurban edeceksin. Okur yanlış okumadı, efendi ibrahim'e kendi oğlunu kurban etmesini emretti, bunu gayet sıradan bir şekilde yaptı, tıpkı susamışken bir bardak su ister gibi; demek ki alışkın olduğu ve gayet sağlam temellere dayalı bir durum bu. Mantıklı, doğal ve basitçe insani olan şey, ibrahim'in efendi'yi başından savması olurdu, ama o hiçbir şey yapmadı."
   Oğlunu kurban edecekken son anda meleğin getirdiği koç hikâyesini bilirsiniz az çok. Hah işte o melek geç kalsaydı peki? Sağ kanadında mekanik bir problemle karşılaşsaydı mesela? Peki ya İshak'ın halini düşünen oldu mu? Nicedir, yanarım yanarım yumurcağa yanarım. Travmayı atlatmış olmasını umuyoruz hep birlikte.
   Hikâyemize dönersek, Adem'le Havva bu kadar aç gözlü olmasaydı ya da Tanrı koparacaklarını bildiğini iddia ederken o ağacı hangi akla hizmet oraya diktiğini açıklayabilseydi  ve yine ya da; Tanrı Habil'in sunduklarını kabul ediyorken, Kabil'in sunduklarını da kabul etseydi belki de bunların hiçbiri olmayacaktı. Belki de gerçekten Efendi de Kabil'in cinayetinde suç ortağıydı; Havva'nın hırsızlığında olduğu gibi. Hadi onu bir kenara bırakalım, Habil'i mağdur gösteren kaynaklardan biri olan İslam der ki; Habil kardeşinin kendisini öldüreceğinden haberdar olunca, Kabil'in ateşlerde yanmasını istemiş. Ey, sevgi dolu, adakları kabul edilen kul; sen ki bir insanın, hele ki kardeşinin ateşlere düşmesini nasıl istersin? Bilesin ki adakları kabul edilmeyenin sen olması işten bile değildi. Efendinin tepede bir tür şans oyunu oynadığını ve sizi test ettiğini nasıl unutursun!

   "Göz alabildiğine her yerde harabeden, külden ve kömürleşmiş bedenlerden başka bir şey görünmüyordu. Lut'un karısı, verilen emre uymayarak ardına bakınca tuzdan heykele dönüştü. Ardında olup biteni öğrenmeyi istemek çok doğalken neden bu şekilde cezalandırıldığını o gün kimse anlayamadı. Ola ki efendi merakı ölümcül bir günah gibi cezalandırmak istemiştir, ama bu bile onun zekâsı hakkında çok şey söylemek olur; iyilik ve kötülük ağacıyla olup biteni hatırlayın, havva meyveyi yemesi için adem'e vermeseydi, kendi de tatmasaydı, onca sıkıcılığına rağmen, her ikisi de hâlâ cennet bahçesinde olurdu. Geri dönerken, ibrahim'in efendi'yle konuşmuş olduğu yolda tesadüfen bir an durdular; orada kabil dedi ki, Aklımdan çıkmayan bir düşünce var, Nedir bu düşünce diye sordu ibrahim, Sodom'da ve yakılan diğer şehirlerde masumlar olduğunu düşünüyorum, Eğer olsaydı , onların hayatlarını bağışlayacağına dair bana verdiği sözü tutardı efendi, Çocuklar, dedi kabil, oradaki çocuklar masumdu, Tanrım, diye mırıldandı ibrahim, sesi bir inilti gibiydi, Evet, o belki senin tanrın ama o çocukların değil."
   Ve bir de niçin Efendi her işini böyle gizli kapaklı yapmaktadır? Saklamak istedikleri mi vardır? Madem saklamak istiyordu neden ki her kitaba yazdırdı? Acaba ibretlik olması daha mı hoşuna gitti? Kullarına zulmü, can almayı yasaklarken; ibret olsun diye ortalama bir kötü adamdan kat kat kötülük yapan Efendi. Bir de şu ortak noktaya sahipler: Nedensiz yere hep bir dünyayı yok etme merakı, Kıyameti gözlüyoruz hep birlikte. Anlamıyorum İbrahim, anlamıyorum. Ayrıca eşcinsellik yüzünden şehirleri toz duman içinde bırakan Efendi, Lut'un kızları ile ilişkiye girmesine müsamaha mı gösterdi? Akıl sır ermez İbrahim, senin şu Efendi'nin işine.
   José Saramago o ilginç üslubuyla, Kabil'e yol arkadaşı ediyor sizi. Oldukça tartışmalı konulara acınası bir komiklikle yaklaşıyor sanki. Saramago'nun ölümünden önce yazdığı ve tartışmalar yaratan bu ilginç kitap Kırmızı Kedi Yayınevi'nden. Meselimin sonuna gelirken diyorum ki; okuyun.

Yorumlar

Yorum Gönder