Vejetaryenliğin Yararları

   "İnsan kan döküyor, zulüm tohumu ekiyor. O halde sonuçta savaş, acı, yıkım ve toplu kıyım biçecek. İnsanlık ilerlemeyecek, huzur bulmayacak; mutluluk, özgürlük ve barış yüzü görmeyecek etobur olduğu sürece."
   Savaşın, vahşetin ve kan dökmenin doğada da olduğundan bahsedenler, bunun doğanın kanunu olduğunu söyleyenler var. Yırtıcı hayvanları gösterip "Bakın onlar da birbirlerini parçalayıp, kan döküp, yiyorlar." diyenler var. Bunlar kendi varlıklarını yadsıyıp, kan arzusuna kapılan aymazlardır. Her gün ağzına murdar koymaktan bıkıp usanmayanlardır.
   İnsan gerek fizyolojisi açısından gerekse de psikolojik açıdan etobur olmaya uygun değildir. İnsan anatomisi gösterir ki, insan taneli besinlerle ve meyvelerle beslenmeye uygun bir vücuda sahiptir. Etoburlardaki gibi çene yapısı ve sindirim sistemine sahip değildir. Yediği etin sindirimi doğru şekilde yapılamaz insan bedeninde. Ve ayrıca insanda kan görmek ve dökmekten kaçınmak gibi bir güdü bulunmaktadır. Eh, türlü hileyle, yalanla kendini aldatmayan kişilerde bu böyledir.

   "Bu pis ve hüzün verici binaya girer girmez yürek sıkıştıran kan kokusu, nemli zemin, her yandan akan taze kan, hayvanların canhıraş feryatları, kendi kanına bulanmış ve seğiren cesetler, iki tarafına leş asılmış yarı canlı cılız atlar, leşleri satın almak için koşuşturan kasaplar, öte yandan koyunların iniltisi, uğultular, insanların küfürleri, bağırıp çağırmaları."
   Sâdık Hidâyet'in mezbaha betimlemesi. Tolstoy'da da var böyle bir betimleme. Tolstoy mezbahaya giderken yolda kendisine neden gittiğini soran kişilere neden gitmemesi gerektiğinden bahseder. Zira insanlar yedikleri etin nereden, nasıl geldiğini bilmeliler. Bugün hangimiz bunu bilmiyoruz? Hepimiz bildiğimiz halde kendimizi kandırıp, görmezden gelmiyor muyuz? Ayrıca biz, bu körler, kan dökemeyecek kadar da zarifiz. Kendi dökemeyeceğimiz kanları başkasına döktürüyor, sonra da sofraya ateşle yalazlanmış, binbir türlü sosla, bitkiyle servis edilmiş murdarı yiyoruz.

   "Riyazet hayatı sürdüren Hz. Ali etoburluk hakkında şöyle buyurmuştur: 'Lâ tec'alû butûnekum mekâbiru'l-hayvânât' yani 'Midelerinizi hayvan mezarlığı yapmayın.'"
   İnsanı diğer hayvanlardan ayıran bir diğer kısım da bu konuda, ahlak sorunudur. İlk olarak her gün milyonlarcası katledilen hayvanların gerekli olup olmadığı sorusu ve bu katli gerçekleştirenlerin sorumluluğunu, murdarı yiyerek bizim de yüklenmemizdir. Murdarı yediğimiz zaman bizim de ellerimiz kana bulanır. Kan döken başkası diye bu iş bizim dışımızda gerçekleşen bir şey değildir. Kaldı ki et yemek insan için gerekli bile değildir. Çünkü etten daha fazla besleyici besinler mevcuttur. Ve insanı daha sağlıklı kılan besinlerdir bunlar. O halde vicdan muhakemesine girişilirse, her gün kesilen hayvanlara yapılan vahşet ve işkenceden başka bir şey değildir.
   Sâdık Hidâyet'in sözlerinde ne kadar samimi olduğunu arkadaşı Bozorg Alevî'nin yazısından yola çıkarak anlayabiliriz."Çocukluğunda bir bayramda kurban kesilmesini görmüştü, o günden sonra hiç et yiyemedi, ölümüne kadar et koymadı ağzına. Bir seferinde, farkında olmadan, kıymalı bir börekten bir parça ısırmış, midesi bulanmış, çıkarmıştı; ben gördüm."
   Sâdık Hidâyet'in Vejetaryenliğin Yararları isimli incelemesi Yapı Kredi Yayınları'ndan. Meselimin sonuna gelirken diyorum ki; okuyun.

Yorumlar

Yorum Gönder