Dalgaların Sesi

   "Shinji iki yüz basamağı, sonlarına doğru çabuk çabuk çıkmıştı ama, geniş göğsünde birazcık olsun fazladan çarpıntı yoktu tapınağa vardığında. Tapınağın önünde saygıyla eğildi. Yardım kutusuna on yenlik bir sikke attı. Sonra bir an düşündü, kutuya ikinci bir sikke attı. Tanrının dikkatini üzerine çekmek için ellerini birbirine vurdu, çıkan ses kutsal tapınağın bahçesinde yankılandı. Sonra Shinji içten bir duaya başladı."
    Bazen insanın istekleri içten ve samimi olur, iyi niyetten başka bir şey içermez, işte o zaman Tanrı dileklerimizi duyar. Bunun için ne ellerini birbirine çarpmana ne de yirmi yenlik sikkeye ihtiyacın vardır. İsteğini gerçekleştiren sadece iyi niyettir. Ve yaşlı deniz bekçisinin dediği gibi; sadece iyi niyetler uzun sürelidir. İşte genç balıkçı Shinji o gün tüm iyi niyetiyle Deniz Tanrısı Watatsumi no Mikoto'dan Hatsue gibi, kendine uygun bir kız ister. Ve güçlü bir rüzgâr sesi tapınakta yankılanır...

   "Genç balıkçı, dört bir yandaki bereketli doğa ile birleşmiş gibi hissediyordu kendisini. Yeniden derin bir soluk aldı, doğanın derinliklerinden yükselen bir şey, içine doluyor gibiydi. Kıyıya çarpıp duran dalgaların sesini duydu, damarlarındaki ateşli kan çağlıyordu sanki. Günlük yaşantısı boyunca Shinji'ye müzik sesi gerekmezdi hiç, bu özlemini doğa yerine getiriyordu da, ondan."
   Ve bazen, insanların bazı anlardan keyif alması için fonda bir müzik çalmasına gerek yoktur, çünkü tabiatın kendi müziği kulaklarımızdan ziyade kalbimizde yankılanır durur. Uzak Doğu kültüründeki bu güzeli arayış, çoğu zaman doğanın içerisinde insan elinin değmediği yerlerde karşımıza çıkar. Bazen güzel olan sadece dalgaların sesi, ve bazen ihtiyacımız olan tek şey de herkesin susup, yalnızca dalgalarının sesinin duyulduğu andır.

   "Görünüşe bakılırsa, kelebek adadan ayrılıp deniz rüzgârına karışmak niyetindeydi. Hoş, rüzgar tatlı esiyor gibiydi ama, kelebeğin zarif uçuşunu da köstekliyordu. Bununla beraber, kelebek havalara yükselip ilerlemeyi başardı. Shinji'nin anası, hayvancık gözleri kamaştıran aydınlık gökte sadece kara bir nokta haline girinceye dek, kelebeğin ardından baktı durdu."
   Kelebeğin başına neler geldiğinden bahsetmeyeceğim, denizi geçtiğinden ya da geçemediğinden haberiniz olmayacak. Belki bu kitabı bulup okuyacaksınız, belki de bu yazıdan sonra kelebeğin sonunun ne olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceksiniz. Eğer okuyacak kadar şanslı olursanız, Yukio Mişima size dalgaların sesi kadar duru, bir çocuğun yüreği kadar iyi niyetle dolu, küçük bir adada geçen sade bir aşk hikâyesini anlatacak.
   Yukio Mişima'nın Dalgaların Sesi, Varlık Yayınları'ndan. Meselimin sonuna gelirken diyorum ki; okuyun.

Yorumlar