Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara

"Onlar çocuk; savaşları ve kralları,
atları, şeytanları, filleri ve melekleri anlat onlara ama aşk
ve benzeri şeyleri anlatmayı da unutma."
   Nice öyküler dinledim şimdiye kadar; birbirini yenen ülkelerin, haşmetli kralların ve verimli toprakların öyküleri. Açılan kapıların, sarayların, askerlerin, dökülen kanların ve kanların lekelediği çil çil altınların öyküsü. Çocuk aklıma sokulan hikâyeler tasavvur ediyorum. Hatırlamıyorum; bir şaiirin aşkını, yüreğinin acısını döktüğü dizeleri anlattıklarını asla hatırlayamıyorum. Karanlık gecelerimde, kan kırmızı gözlerimle okuduğum yüreklerin öyküleri var yalnızca aklımda. Ve tutunmaya çalışıyorum sımsıkı bu kederli  öykülere. Ve her yeni gün aydınlanırken yitiriyorum bir bir.

  "Gece güne bağlanmıyor. Gece günde yanıp tutuşuyor. Geceyi şafakta bir odun ateşine taşıyorlar. Geceyle birlikte gecenin insanları içkicileri, şairleri, âşıkları da. Bizler sürülmüş, ölmeye mahkûm edilmiş bir halkız. Seni tanımıyorum. Senin Türk arkadaşını tanıyorum; o da bizden biri. Onu yutan karanlık ve gördüğü hayaller yüzünden dünyadan yavaş yavaş siliniyor; bizler kardeşiz. Onu bizim buraya, yıldız tozlarına hangi keder ya da zevkin sürüklediğini bilmiyorum; belki afyon, belki şarap, belki de aşk; belki de belleğin kıvrımlarına saklanmış birkaç bilinmez ruh yarası."
   İncecik bilekleri saran beş halhal, turuncu muareli bir elbise, parlak omuzlar ve boyun çukurundaki ben, erkek ya da kadın bu şarkıcı; Michelangelo'yu sürüklendiği bu öyküde, sürülmüş ve ölmeye mahkûm halkın arasında büyülemeye yetiyor. Kimselere anlatmayacağı geceye, arzunun kollarına bırakıyor. Bu şarkıcı kadın, Michelangelo'ya yârenlik eden Mesihî'nin yüreğine yaralar açmaya yetiyor. Mesihî kendini yutan karanlıkta, hiç beklemediği bir aşka tutuluyor. İçki, afyon ve şiirli geceleri severdi. Kadınları da, erkekleri de sevdi Mesihî. Babalığı ve evliliği tadamadı. Müezzin seslerini severdi ama imanda teselli bulamadı.

   "Mısralar okumaya başlıyor.
   Bir Acem şiiri.

   'Ben ancak arzularım tatmin olduğunda,
   Dudaklarım sevdiğimin al dudaklarına uzanıp
   Ruhum o tatlı nefesine kendini teslim ettiğinde
   Arzu etmez olurum.'

   Arslan gülümsüyor; benzersiz Şirazlı Hafız'ı tanıdı; zaten son iki mısra da bunu doğruluyor:


   'Ve sen daima Hafız'ın adını anacaksın
   Kederlilerle kırık kalplerin eşliğinde.'"

   Kederlilerle kırık kalplerin bir öyküsü belki de bu. Savaşların, kralların ve fillerin bu seferlik anlatılmadığı ama biçare aşkın anlatıldığı bir öykü. Şiir gibi. Kederli bir yüreğin yazdığı, kederli mısralar misali, Hafız'ı andıran bir öykü.
   Mathias Énard'dan, Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara; Can Yayınları'ndan. Meselimin sonuna gelirken diyorum ki; okuyun.

Yorumlar

  1. Her şeyi geçtim, filler var içinde.. Okunsun o zaman..

    Ayrıca hep senin yüzünden D&Ra harcanacak var yok.

    YanıtlaSil
  2. Küçük esnafa git orta karar küçük esnafa.

    Kitapta fil yok ama şansına küs maymun var bi tane. Ama oku, kitap iyi. :)

    YanıtlaSil
  3. Mathias Enard tanımadığım bir yazar. Merak ettim kitabı, en çok da Michalengelo ve İstanbul buluşması yüzünden sanırım. Aslında aklıma Amin Maolouf'un kitaplarını getirdi...

    YanıtlaSil
  4. Yeni bir yazar Mathias Énard. Bu da ödüllü bir ilk eser. Kısa öz narin bir kitap.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder