Metinler

ZAMAN, YER, SONRA

Ayla örtünüyoruz çağlardır, buğulu camlar ve farklanmış yüzümüzle. Başkaları uygarlıktan sözediyor, bilmeden her geriye dönüşün belki ulaşılmaz bir ileriye adım olduğunu. Tohumdan korkuyoruz, yeryüzünün ilgisizliği hafif kılıyor bedenlerimizi, bakışımız göğe yönelirken yürekler serin tutuluyor. Sonra her çınlamayla endişe güğümleri omzumuza biniyor; toprağın değişmezliği, yapıların kalıcılığı, anaların istemi kadar tehdit edici yükler. Örümcek ağında gizlenen eski yazılar kinin kuşkusunu kusuyor. Yeniden hatırlanıyor bir zamanın beyaz evleri, dudakların uyarısıyla sonu ertelenen aşkın iyicil kucağı açılıyor, öte dünyanın gerçek konutlarında...
 

Çerçeveleri yalnızlıklarımızdan oluşan, kapıları acılardan örülmüş, toz, taş, geçmiş ve şimdi'yi saklayan güzellik! Hiç bitmesin diyoruz dingin tavrımız, bir kez seçilmiş uğraşı yaşamdan ayırmamakla. Arınalım, arınalım artık yozluklarından, şu densiz yeryüzünün kalık çirkefinden;
Sevgi yazısıyla!


Ekim, 1981        
Nilgün Marmara; Metinler        


   Zaman...

   Aylardan Ekim. Nilgün Marmara, yerkürenin bütün arka bahçelerini gördüğünden beri, bir yerlerde, zamansız, Eylül durmuyor, toparlanıyor ve gidiyor.
   Aylardan, Ekim. Eylül toparlandı, gitti. Turgut Uyar, sevgim acıyor, dediğinden beri, bir yerlerde, birilerinin, zamansız ve mekânsız; sevgisi acıyor.
   Aylardan Ekim. Nilgün Marmara'nın yolculuğu bu ayda başlıyor. Özgürlüğüne, belki. Belki de, sonsuz hafifliğe kavuşturan o yolculuk... Kendisini tehdit eden, bütün kalıcılıkların yüklerini fırlatıp atan kadının yolculuğu başlıyor şimdi, zamansız, yersiz her Ekim ayında.

   Yer...

   Densiz Yeryüzü. Nilgün Marmara, yalnızlığıyla ve acılarıyla ördüğü, o tozlu ve taşlı güzelliği bırakıp gidiyor her sene, hiç aldırmadan, gülümseyen bir bakışla belki, kim bilir?

   Sonra...

   "O, bir hanımefendidir. Çocuk Hanımefendi. Her türlü bilgiye açık. Soran, gören, sorgulayan, izleyen—gözleriyle.
   İnanmayan.
   Çünkü her şey yalan.
   Biz, neyiz?
   Hepimiz.
   Hepimiziz.
   Belki de, gam çekmeye feryâdımız vardı."

Seyhan Erözçelik; Daktiloya Çekilmiş Şiirler

Yorumlar

  1. ahhhhhh.... duysa... duyar mı... duyuyordur.. belki.... ahhhhh...

    YanıtlaSil
  2. gönülden gelen feryâdı herkes duyar, duymalı...

    YanıtlaSil
  3. Kapısı acıyla örülmüş hayatın... Hayal kırıklığıyla...

    YanıtlaSil
  4. duymazlar.o sağır olmuş ve sağır eden çağın köpekleri aya karşı ulur durur, duymak ne derin hastalıktır bilmezler.

    YanıtlaSil
  5. belki de duyuyorlardır ama öylesi iyi yalan söylüyorlardır, öylesi kötüdürler ki; bizi duymadıklarına inandırmışlardır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder