Yolda

"Yoldaş, veriyorum elimi sana!
Paradan kıymetli aşkımı veriyorum,
Tanrıdan ya da yasadan önce veriyorum kendimi sana,
Ya sen kendini verecek misin? Çıkacak mısın benimle yola?
Nefes alıp verdikçe hiç ayrılmasak mı yoksa?"
Walt Whitman; Açık Yolun Şarkısı
    Her zaman böyle hissetmez mi insan yola çıktığında, elini vermez mi yoldaşına ve aşkını vermez mi, Tanrıdan ve devletten ve anadan babadan önce bırakmaz mı kendini güvendiği biricik yoldaşının kollarına, dayamaz mı her yorulduğunda sırtını ona? Ya da bunu yapmak istemez mi? Vermek istemez mi insan tüm kendini biricik yoldaşına. Kendinden kurtulmak istemez de ne ister insan? Yoldaşı da olmazsa neyi, kimi vardır insanın, kurtulmak istediği kendinden başka? Bir kenara fırlatmak istediği kendinden, anılarından, acılarından ve içindeki hiç yeri doldurulamayan bir boşluktan başka? İşte bir yoldaş budur, hep aradığımız. Bizim onu kendinden kurtardığımız gibi, bizi kendimizden kurtaracak ve elimizi ve aşkımızı ve tüm benliğimizi bizden alacak, tek başımıza asla dolduramadığımız o içimizdeki boşluğu tüm kendiliğiyle dolduracak. Bizi, bize söyleyecek bir yoldaş...

"Güneş kızıla bürünürken uyandım; ve bu, hayatımdaki belirgin vakitlerden biriydi, kim olduğumu bilmediğim çok tuhaf bir andı... Yuvamdan çok uzakta, yolculuktan usanmış ve bitkin bir halde, hiç görmediğim ucuz bir otel odasındaydım; dışarıdaki buharın tıslamasını, otelin eski ahşabının gıcırtısını, üst kattaki adımları ve bütün o mahzun sesleri işitirken çatlaklarla dolu yüksek tavana baktım ve yaklaşık on beş olağandışı saniye boyunca kim olduğumu gerçekten bilmiyordum. Korkmamıştım, sadece başka biriydim, bir yabancıydım ve bütün yaşamım geçmişten bana uzanan ellerle dolu bir yaşamdı; bir hayaletin yaşamı..."
    Yürümemiz gereken yol, yaşam yolu tek başına geçmeyecek kadar acı verici. İnsanın kendi kendileriyle kalmaları öylesi dayanılmaz olmasaydı, öylesi acı verici olmasaydı, bir şiiri, bir düzyazıyı okuduğumuzda, bize hiç hissetmediğimiz duyguları hissettiren ve hiç yaşamadığımız yaşamları yaşatan böylesi güzel ve böylesi acı verici şeyler insan elinden nasıl çıkardı? Dünyadaki her insan böylesi acı çekmeseydi yalnızlığından, ve böylesi boşluk hissetmeseydi içinde neden kendine yol boyunca beraber yürüyecek bir yoldaş bulsundu?

"Annem bir seferinde demişti ki, erkekler kadınların dizlerine kapanıp af dilemedikçe bu dünyaya huzur gelmez. Doğru söylüyor. Dünyanın her yerinde, Meksika'nın cangıllarında, Şangay'ın arka sokaklarında, New York'un kokteyl barlarında, kocalar sarhoş olurken kadınları evde, giderek kararan geleceğin bebekleriyle oturuyorlar. Bu adamlar makineyi durdurup eve gelseler- - -diz çökseler- - -af dileseler- - -ve kadınlar onları kutsasa- - -huzur bir anda dünyaya mahşerin mündemiç sessizliği gibi büyük bir sessizlikle gelecek."
   Kadın ya da erkek, insan her yorulduğunda kolunun altına giren kolun, her düştüğünde kendisine uzanan elin ve her ağlamak istediğinde başını yasladığı omzun değerini bilse, şu içindeki yeri doldurulamayan boşluktan bir kurtulabilse, kurtulsa şu arayıştan, kurtulsa şu kendinden işte huzur o zaman gelirdi. İşte tüm dünya aynı huzurun sessizliğiyle dolardı. İşte o zaman kimse yollara düşmezdi. Ya da hep yolda olurdu, hiç ayrılmadığı yoldaşıyla yan yana... İşte o zaman sessizlik duyulurdu, huzurun sessizliği... İşte o zaman susardı o hüzünlü nağmeler... İşte o zaman dururdu o hüzünlü rüzgar ve gülerdi hüzünlü bulut... Ve tüm yollar bizim olurdu ve yoldaşlarımızın.
    Jack Kerouac, her öyküsünde, yaşamının her anında yoldaşını aramış adam, mahzun adam. Her gördüğü ilginç adamın peşinde koşmuş, umutlu ve mahzun adam. Yoldaşına hep elini, aşkını ve kendini vermiş o mahzun adamın destanı; Yolda, Ayrıntı Yayınları'ndan. Meselimin sonuna gelirken, yoldaşınızı bulmanız dileğiyle veda ediyorum...

"Siz arabayla insanlardan uzaklaşırken ve onlar düzlükte gözden kaybolan birer zerreye dönüşürken hissedilen nedir?- - -bu çok büyük olan dünyanın bizi içine almasıdır ve vedadır. Ama biz göklerin altındaki bir sonraki çılgın maceramıza doğru koşarız yine de."

Yorumlar

  1. böcek yiyen peygamberin gözünde böyledir demek yolda.
    aynı yere bakıyorduk farklı şeyler görüyorduk,çünkü biz farklı yerlerden gelen iki farklı insandık.
    bahsettiğiniz hisleri algılayabiliyorum.ben yaşamadım ama güzel şeyler olmalı.birine güvenmek,yola birlikte çıkabilmek,aynı huzurun sesine kulak vermek.bunlar benim çevremde görmediğim şeyler.uzaktan baktığımda ise olamamış yaşanılabilirliklerdir.
    ama bana sorarsanız şayet yolda tek başına yürümeli,kendini bulmalı,her şeyiyle değişmeli..günümüzün kaypak ruhlarında zor bulunur yoldaş dedikleri.

    YanıtlaSil
  2. Biliyor musun bu ara hiç kitap okuyamıyorum. Huzursuzum.
    Mutlu yıllar olsun sana . Selam olsun anakaradan.

    YanıtlaSil
  3. Önce kahvenin seki;
    ve hatırlıyor musun, ben bloguna yorum atmaya ara vereceğim demiştim; ama oraya yazdığın tüm sıkıntını da, okuduğun Turgut Uyar şiirlerini de biliyorum. Biraz yakın biraz uzak tutuyorum kendimi. Kitap ah, kitap okumak başımızın belası. Gün geliyor ben de okumuyorum. Kimisi eski okuduklarım, kimisi hep okumayı beklediklerim. Kimisi hiç okumayacaklarım. Didem Madak "İçim sıkılmasa o kadar/ Tek satır bile okumazdım diyor" ya, öyle bizimki de.
    Sevgiler, dileğim iyi yıllar geçir anakaranda...

    YanıtlaSil
  4. Ve marsyas;
    Kitabın sonunda Neal'ın o mahzun gidiş sahnesi var ya, hatırlıyorsun değil mi, işte orası bir yoldaşın kaybedildiği sahnedir. Şöyle bir sızlar insanın içi...
    Bilmiyorum, belki de ben çok fazla yalnız yürümüşümdür yolda, kendimi bulmuş, kendimden sıkılmışımdır. Günün acımasızlığına, kaypaklığına aldırmayıp bir hayalin peşinde koşuyorumdur. Dedim ya, bilmiyorum. Hepimiz kendi bildiğimiz gibi yaşamaya ve kendi bildiğimiz gibi ölmeye çalışıyoruz. Ve son ana kadar zamanın insana getireceği ne kadar çok şey var, şaşıyorum. Belki bir yoldaş verir. Belki de kendimizi...
    Sana da iyi yıllar marsyas, dileğim, dilediğin gibi yaşaman...

    YanıtlaSil
  5. içten yorumun için teşekkür ederim ne güzel yazmışsın.kusura bakma kendi inançsızlığımı sana da bulaştırmak istemem.bu benim yanılgımdır belki,yani bu yoldaşlık meselesi.karıncalar gibi insanlar da bilmeden seviyor.kendilerine "yoldaş" sıfatı adı altında yalnızlık ilacı veriyorlar.dolayısıyla onlarda geçici iyileşme,bende inançsızlık yapıyor.ihtiyacı olduğu için değil bu bilirim kullanıp atmak içindir coğu kez.
    dediğim gibi zor lakin imkansız değil.kendini bulmuş bir insana yaraşır en çok "yoldaş","yol","yolculuk"...
    iyi dileğin için de teşekkür ederim ayrıca bana bir çift kanat ve yirmidört saat lazım sadece.ben fazla sevmem sıradan samiyetsiz iyi dilek sözcüklerini ama farkettim ki bu onlardan değil.madem yeni bir yıl ben de senin için bir "yoldaş" diliyorum düş güzelinin en gerçek olanından..
    bu arada bir hayalin peşinde koşmaktan bahsetmişsin,yalnızca kalplerinde yaşayanların hayallerinden,düşlediklerinden başka güzel neyi olabilir ki?insan hayalleriyle yaşamaz mı?dünyanın gerçekliği bir hayalperesti boğmaz mı?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder