BİR DERSİM HİKÂYESİ

"İyi edebiyat 'özcü' değildir. Olguları öze, töze bağlamaz. Olup bitenler için bir ırkı, bir ulusu, bir halkı suçlamaz. Süreci belgeleyip anlamlandırır. Onun özü insani olandır. Bu nedenle elinizdeki kitabın bir edebiyat yapıtı olduğu unutulmamalıdır. edebiyat kin tazelemek için değil, hafıza tazelemek için yapılır. İyi edebiyat insanlara gerçekleri algılama, hakikatleri üstlenme, sorumluluk alma, gerçeğe dayanma gücü kazandırmak ister. Kırımları, kıyımları, katliamları halklar yapmaz, zihniyetler yapar. Barbar olan iktidarlar ve onun kurumlarıdır. Sosyolojik kumaşı amaçlarını gerçekleştirmek için devletin ideolojik aygıtlarıyla dokumak, 'iktidar olmanın' politikasıdır. Bu nedenle mücadele edilmesi gereken halklar, uluslar değil, zihniyetlerdir. İyi edebiyat bunu bilir, bunu gösterir."
Süt, Kan ve Kelimelerin Kemikleri
   Edebiyat, ne yapar? İnsanın yazma nedenleri tek bir şeye indirgenebilir mi? İnsan sadece kendi egosu, vicdanı için mi yazar? Hayır. Yazar -ya da bir sıfata sığdırmaktan ziyade bir iş yapan, yazan insan- sadece kendi vicdanına hizmet etmez. İçine girdiği şey, edebiyat, bir bütün halinde hem bireyin hem de toplumun vicdanını barındırır. Nice kıyımlar, katliamlar işte bu güç sayesinde unutulmamış, her daim insanın içindeki iktidara, zulme karşı olan isyanı diri tutmayı başarmıştır. Bu güç edebiyatın vicdanıdır. İnsanın vicdanı paramparça olsa dahi, onu tekrar bütünleyecek şey bir kitabın içinde yatabilir. Ve pekâlâ insanın vicdanını ve akıl muhakemesini de bir kitap mahvedebilir. İşte bu yüzden ele kalem almanın, kalemi mürekkebe, kağıda sürmenin gücü azımsanmamalıdır.

"Kültürlü müydük? Herhalde. Kültür dünyayı bilmek değildi. Hatta öbür dünyayı bilmek buraya da fazla değmemekti. Ama o zaman 'kültürlü' tabiri de yoktu. Kültür gazete okuyabilmeye, merhamet şu muvakkithanenin oradaki sarı köpeğe rast geldikçe başını okşamaya ve arada iki lokma vermeye eşti. Daha derin merhamet için çekilecek daha derin acı yoktu. Belki de vardı da bu mahalleden taşınmıştı. Belki kalp dardı da geniş şeyler sığmıyordu, bilemiyorum."
Çok Uzakmış, Ancak Tayyareyle Gidilebilirmiş
   Eli kalem tutan kültürlü olurdu; gerçekten de sarı köpeğin başını okşamak, beslemek merhamet göstergesi olabilirdi. Bunlar küçük, ama çok küçük olaylar. Ve doğrusunu söylemek gerekirse bu dünyanın acıları böylesi, -söyleme dilim varmıyor ama- böylesi "küçük" değil. Bazı acılar öylesine büyük ki, kültürle veyahut refahla geçiştirilemiyor. Nitekim, kültürlü olanın ya da küçük merhamet gösterilerinde bulunanın da kalbinin o kadar da büyük olduğunu, kendinden içeriye çok büyük acıları sığdırabildiğini söyleyemeyiz. Ve daha büyük acıları arayanlara da sözüm, bu acıları kendi mahallelerinden dışarıda aramaları gerektiğidir.

"Seyrimiz hayat yolunda iken bize çok da fena gelmezdi. Bir dert gelip dayandığında incelik faydasız, yapılan cılız, yalnızlık kat'i gelirdi. Bu kat'ilik katılaşır, hayatın tabisi gelir, o katılığa karşı çok sıvı olmamak gerektiği düşünülür ama elbet yapılamazdı. Hayat bir tane ve çok dayanıklı, insan milyarlarca ama sinek gibiydi. Öğütülür durur, yenisi gelir, yenisi eskiye göre eskiden beter, asla göre hepsi birbirinden beter, uç uca ekli bir silsile idi. İnsanın yumuşaklığı kalbinde değildi, kalbi gayetle sert ve tıkızdı da kendi kendine çok mağlup düştüğü için zamansız kırılıverir, takatten düşerdi. Yoksa eline fırsat geçse her şeyi yapardı; üzüntüsü, bu her şeyi yapamamaktı."
Çok Uzakmış, Ancak Tayyareyle Gidilebilirmiş
   Bu kalbi aslında pek de büyük olmayan insan, gerçekten de eline fırsat geçince her şeyi yapardı. Ve tarih, gözü körolasıca, bize bunu pek çok kez gösterdi. Unutmadık, bu ülkedeki kıyımların da, kırımlarında, katliamların da hiçbirini unutmadık. Dilerim unutmayacağız; edebiyatın vicdanı da bunu bize hatırlatmaya devam edecek; zalimin ve zulmün karşısında direnmek için, başımızı yere eğdirmemek için birileri her zaman yazacak, söyleyecek...
   Murathan Mungan'ın seçtikleriyle Bir Dersim Hikâyesi Metis Yayınları'ndan. Meselimin sonuna gelirken sizi insanların birbirine daha çok sokulacağı umuduyla Dersim'in sazına, sözüne bırakıyorum...

"Ozan Doğanay sazın teline ağır ağır vurmaya başladı. İşte o esnada Doğanay'ın saz sesinin, o âna kadar köylülerimizin ziyaret yerine giderken, toprağa inleyen dua sesleri olduğunu fark ettim. Aynı o tapınma esnasındaki insanlar gibi ses veriyordu bu alet. O saz, sanki rüzgârdı, kendini dağ yamacına yatırmış, önüne kattığı kuru bir geveng çalısını sürüklüyor gibiydi. Rüzgâra kapılmış kuru çalı, taşlara çarpıyor, ağaç boylarını yokluyor, dere koylarına giriyor, duruyor, inliyor... Bazen akan bir su oluyordu, yalnızlıktan uluyan bir yaban hayvanı, ne bileyim, bazen karlar ortasında kalmış bir karaca sürüsü... O çaldıkça insanlar birbirine sokuldu..."
Masal Bitti O Gece

Yorumlar

  1. murathan mungan'ın okumadığım güzel eserlerinden biri..

    YanıtlaSil
  2. bir hafta önce Dersimli bir arkadaşımın bana hediye ettiği kitap...
    Murtahan Mungan olması, dersim hikayeleri olması, bu kitabın benim için özel bir yeri olmasını sağlıyordu elbette ama bir de Dersimli birinden bu kitabı hediye almış olmak,bu özel etkiyi daha da arttırdı.

    YanıtlaSil
  3. Karataş'ın "Perperik a Soë" (Gece Kelebeği) müthiştir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder