HAKKIMDA
"İkinci konu, şair sözcüğünün ve çağrışımlarının deliler, kâhinler ve
vahiy konusuyla bitişik gelmesidir, çağrıştırılmasıdır. O zaman ben de
işi ileri götürüyorum; esini vahiy yerine koyuyorum, olmamış şeyler
hakkında konuşmayı kâhinlik olarak algılıyorum, kendi kendine ve
çevresindeki eşya ile konuşmayı şizofrenik bir çılgınlık olarak
gösteriyorum, aşkı ise aklın yadsıması olarak koyuyor ve madem
erkekler ve eril zihniyet, kendi tohumundan olmayanı haram ve
haramzadelik olarak betimliyor ben de diyorum ki, tüm bu betimlemelere
karşı durmanın yolu edebi piçliği ve haramzadeliği kabullenmektir! Daha
doğrusu piççe diretmektir!"
"Aydınlıkta köhneliği belirginleşen ve kentte ve konutta hiçbir şey neyse ben oyum. Öylesine bağsız ve yeğniyim ki bu hafifliğin şiddetinin bedelini bir gün öderim diye düşünüyorum. Sanki varoluş beni cezalandırmak ister gibi; yoğunluğundan bana düşen payını benden geri alarak bu yoğunluğa, olur olmadık herkese ve her şeye fazlasıyla katlayarak sunuyor. Ülkem yok, cinsim yok, soyum yok, ırkım yok; ve bunlara mal ettirici biricik güç, inancım yok. Hiçlik tanrısının kayrasıyla kutsanmış ben yalnızca buna inanabilirim, ben. Yere göğe zamana denize kayalara ve kuşlara da dokunan aynı tanrı değil mi? Bu kutla tanrının yönetkenliğinde, olmayan ellerimle bir yok-tanrı'yı tutuyor ve ölçüyorum yokluğun ağırlığını. Kefe'lerinden birine onun oylumu pekâlâ sığıyor, diğerine duygular, duyumlar ve düşünceler yığılıyor, işte yetkin eşitlik... her gün her gece bu eşitliğin bilgisiyle geçiyor. Bir eskiciden satın alınmış bu teraziyi bir gün başka bir eskiciye vereceğim, o gün, tozanlarım her bir yana dağılıp toprağın suyun ölümsüzlüğüne eklemlenecekler ve ben özgürleşeceğim."
Haşim Hüsrevşahi
Furuğ: Şiirinin Cinsiyeti ve Cinselliği
Furuğ: Şiirinin Cinsiyeti ve Cinselliği
Nilgün Marmara
Canım Sıkıntı Sınırı
Canım Sıkıntı Sınırı