Sylvia Plath'ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi

   "Umarım böylesine emsalsiz ve belirgin bir konuda, şiirlerini ölüm kavramını derinden algılayarak yazmış ve intiharında da sanatındaki kadar başarılı olmuş bir kadının analizini yapabilme konusunda başarısız olmam."
    Böyle söylüyor Nilgün Marmara, hazırladığı tezi yazarken. Sylvia Plath'in şiirlerinde yolculuğa çıkıyor; onun yabancılaşma duygusunu, piç kurusu babacığı hakkında düşüncelerini en önemlisi de intiharına sebep olan ölüm saplantısını anlamak için. İşin ironik tarafı, Nilgün'ün şairliğinin de intiharı bağlamında analizinin yapılabilmesi. Bu derecede anlıyor, seviyor onu; hiçliğin elinde Sylvia'nın bütün adımlarını izliyor Nilgün.

   "Bu şiirler bir anlamda sapmalardılar. Kaçış olduklarını düşünmüyorum. Bence çağımızın asıl meselesi tüm çağların meseleleridir... sevmek mucizesinin acısı; herhangi bir şeyi yaratmak, çocukları, ekmek somunlarını, tabloları, binaları; ve her yerdeki tüm insanların hayatlarının korunması, ki onların tehlikeye atılmalarını 'barıştan' ya da 'amansız düşmanlardan' soyutça dem vurmak gibi bir ikiyüzlülük asla mazur gösteremez..."
S. Plath     
   İntihar konusuna gelmeden önce Sylvia'nın şairliğinin, kendisine ne ifade ettiğinden bahsetmeliyiz. Ve yaşananların şairliğine ne ifade ettiğinden tabii.
   Tarihsel süreçte gelişen ve değişen dünyada farklı ideolojik dönemlerin farklı şairleri vardı. Her dönemde de ideolojiyi destekleyen ve karşı çıkan şairler oldu. Sanatın her alanında bu böyle bir anlamda. Sanata yön veren bütün ideolojiler aslında bütün ve bütün olmak, parça olmaktır. Sylvia ve dönemin birçok şaiirine göre çağımızın asıl sorunu evrensellik. Sanatçı şiirinde evrensel olanı, dünyanın bütün meselelerini ele almalı, dünyanın bütün insanlarına elini uzatmalı ki bu arındırılmış ve kılıflara sığdırılmış iki yüzlülüğün parçası olmasın. Her ne kadar şiirlerinde otobiyografik öğeler dikkati çekse, ilham ve yaratısı bunlar çerçevesinde şekillense de bunlar evrenselleştirilmiştir. Tıpkı intiharı gibi.

   "Yarının hiçlik olması tehdidiyle mutlu olamam ve olmayacağım. Derin bir hakaret bu... Bu yüzden, beni acı çekmem ve yok olmam için, fikrimi sormadan ve küstahça var eden bu doğayı; su götürmez davacı, savcı ve davalı rolümle, kendimle birlikte mahkûm ediyorum... Doğayı yok edemediğim için de, sadece kendimi yok ediyorum, hiçbir suçlunun bulunmadığı bir tiranlığa katlanmaktan bezmiş olarak."
F. Dostoyevski     
   Evrensel bütün meseleleri kavramaya açık bir zihin, aynı zamanda doğanın yarattığı bütün tehditlere de açıktır. Ve bu tehditler nefes almanıza bile izin vermeden, size karşı kin kusan bir boksörün yumrukları gibi tek tek suratınızda patlayabilir. O zaman anlarsınız işte. Yaşamın ne denli acı ve ıstırap dolu olduğunu. Ve o zaman anlarsınız işte, Nilgün'ün "Hayatın neresinden dönülse kârdır!" derken ne demek istediğini.
   Yaşadığınız her an, gelecek size hiçlikten başka bir şey ifade etmiyor. Varoluşunuza dair bir şey söylemenizi istesem kaçınız söyleyebilirsiniz. Varoluşunuz tamamen anlamsız, saçma ve farkında değilsiniz. Bazıları bu farkında olmayışın da farkında değil. Ve onlar şuursuzca yaşamaya devam ediyor. Ancak farkına varanlar için aynı şey geçerli değil. Ya korkarak, biri bin düşünerek yaşamın son bulacağı anı kolluyor ya da çoktan varoluşlarını anlamlandırmış oluyorlar.

   "Sartre'a göre 'intihar dünyada var olmanın bir başka yoludur,' çünkü kişi bir eylem olarak ölümü seçtiğinde kendi varlığının farkına vararak, varlığının tanımını hiçlikle yapar."
   Sylvia Plath'ın hakkında sözcükler, belki de kendisini en çok anlayan kişinin, Nilgün Marmara'nın kaleminden dökülüyor. Sylvia Plath'ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi, Everest Yayınları'ndan. Meselimin sonuna gelirken diyorum ki; okuyun.

Yorumlar

Yorum Gönder